Belki hayatında hiç ataletle uğraşmak zorunda kalmamış olanlarınız vardır. Ben bunlardan değilim. Hatta bir çan eğrisi yapılsa, ortalamanın üzerinde kalacağıma eminim.
Arada atalet ve tembelliğin aynı anlamda kullanıldığını görüyorum. Oysa tembellik bir tercih meselesidir. Canım sınava çalışmak istemiyor diyebilirsiniz. Ya da off odayı toplamak gelmiyor içimden. Bugün evden çıkasım yok, bütün gün tembellik yapmak istiyorum. Tembellik yapma hakkını çok sık kullanıyorsanız, tembelliği alışkanlık haline getirmiş bir insan olabilirsiniz ki, sonuçlarını göze alamadığınız noktada harekete geçebilirsiniz.
İşte tam da bu nedenle atalet yaşadığım dönemde en sinirlendiğim şey bana tembel denilmesiydi. Çünkü atalet yaşayan bir insan harekete geçmek ister, harekete geçmediği durumda alacağı sonucu göze almak istemez, ama bir türlü de mevcut durumunu değiştiremez. Nitekim yaşadığım şeyin bir işten kaçma, erteleme, tembellik durumu ve hatta ağır depresyonlarla gelen “batsın bu dünya umurumda değil” durumu olmadığını fark etmemi sağlayan şey zehir zemberek hissettiğim suçluluk duygusuydu.
Yapmak istemediğiniz bir iş için tonlarca bahane ve alakasız başka uğraşlar uyduran zihniniz bu sefer kafanızın içinde dırdır eder durur “hala oturuyorsun, yap şu işi, yapmazsan şöyle kötü olur, böyle berbat olur, zaten ne işe yararsın, mahvediyorsun, bu fırsatı tepiyorsun, kendini rezil ediyorsun, hayatını boşa geçiriyorsun…” Dışardan donuk bakışlarınızla hareketsiz dururken içerde patlayan atom bombası özsaygınızı ve özgüveninizi yerle bir eder.
İçinde 20 yıldır insanların yaşadığı bir ev ile, içindeki eşyalarla 20 yıldır hiç kimsenin kapısından girmediği başka bir evi düşünün. İçinde hareket yaşam olmayan evdeki eşyalar, 20 yıldır insanların kullandığı eşyalardan çok daha çabuk eskir, çürür, lime lime olur.
Yaşam hareketle var olur ve hareketi destekler. Bunu pek çoğumuz biliyoruz. Ama bazılarımız bir türlü harekete geçemiyoruz. Ne yazık ki, bu tür bir problemi hayatında hiç yaşamamış kimselerin önerileri de çoğu zaman yardımcı olmuyor. Bana olmadı. O yüzden bu tip problemlerde en çok işe yarayan yöntemlerin daha önce aynı sorunla yüzleşmiş ve bir çözüm üretmiş kişilerden geldiğine inanıyorum.
Mel Robbins bunlardan biri. Yaşamının bir noktasında ki bu noktada 41 yaşında, eşiyle birlikte ekonomik bir iflas yaşıyorlar. Çalışıp çabaladıkları pek çok şey ellerinden gidiyor. Mel kendini işsiz, iki çocuklu ve depresyonda buluyor. Bir şeyler yapması gerektiğini biliyor. Sabahları erken kalkması, çocukları okula göndermesi ardından bir iş araması ve yüzleşmesi gereken ekonomik sorunlarla yüzleşmesi gerekiyor. Ama geceden erken kalkmak için kurduğu saat sabah her çaldığında o gözünü açıyor ve 41 yaşında bir beceriksiz olduğunu düşünüyor, yaşadıkları iflası düşünüyor, evin ipoteğini düşünüyor, bir gece önce kocasıyla birbirlerine nasıl girdiklerini düşünüyor, işsizliğini düşünüyor ve o alarmı her seferinde erteliyor. Benzer durumlarda yaptığınız benzer şeyleri hatırlıyor musunuz? Ben şahsen hatırlıyorum. Bir şeyler yapılacak, yapmak istiyorum ama sanırım bir başkası yapacak. Çünkü her ne ise onun beni aştığını düşünüyorum ya da korkuyorum ya da kendime güvenemiyorum. Ve bunlar minicik minicik bir sürü kararımı etkiliyor gün boyu. Sabah erken kalkmamak, spor ayakkabılarını giyip yürüyüşe çıkmamak, televizyonun kapat düğmesine basmamak ya da elinden telefonu bırakmamak, esas üzerinde çalışman gereken işe bir türlü başlamamak.
Newton’un Atalet / Eylemsizlik yasası der ki: Net bir dış kuvvet etki etmediği sürece, duran bir nesne durmaya devam eder.
Bu durum üç ay kadar devam ettikten sonra bir gün, Mel Robbins televizyonda NASA’nın bir roket fırlattığını görüyor. Geri sayılıyor. 5-4-3-2-1-0! İşte diyor! Yapmam gereken bu. Roket motorlarının roketi havalanmaya zorladığı gibi, bir anda beşten geriye sayıp kendimi fırlatıcam. Ertesi gün saati kuruyor. Ve alarm çalar çalmaz beşten geriye sayıp, yorganı üstünden atıyor, soğuk bir kış günü sabahın 6’sında banyoda aynaya bakarken buluyor kendini. Sonraki gün tekrar deniyor, daha sonraki gün bir daha, ondan sonraki gün bir daha… işe yarıyor.
Çünkü fikir aklına geldiğinde, o fikri çürütecek anti-fikirler ortaya çıkmadan harekete çoktan geçmiş oluyor.
Ben şüpheci ve detaycı bir insanım. Tüm insanlara ve tüm problemlere uyan çözümlere pek inanmam. Ama bir problemim olduğunu görüyorsam, bir yerlerde bir çözümün de olduğuna inanırım ve onu ararım. Çok basit ve belki saçma görünmesine rağmen bu yöntem bende kesinlikle işe yaradı. Uyku düzenim, günlük rutinim, çalışma şeklim tamamen değişti.
Merak etmeyin ömrünüzün sonuna kadar her harekete geçmeniz gerektiğinde 5 ten geriye saymanız gerekmiyor. Çünkü eylemsizlik yasasının devamında dediği gibi, hareket eden bir nesne ise sabit hızla hareket etmeye devam eder. Bir karar aldıktan sonra hemen harekete geçmeye alıştığınız zaman, bu sizin yeni alışkanlığınız olur. Böylece bu yöntemi arada hareket hızınızı ve yönünüzü değiştirmeye ihyitaç duyduğunuzda tekrar hatırlamanız yeterli.
Eğer varsa siz de ataletle ilgili deneyimlerinizi, Mel’in yöntemini denerseniz aldığınız sonuçları ve kullandığınız başka yöntemler varsa onları da yorumlarda benimle lütfen paylaşın. Hareketsiz kalmayın. Bu dünyada ne yapmanız gerektiğine inanıyorsanız onu yapın ki güneşiniz parlasın. İzlediğiniz için teşekkür ederim.
